27 Mart 2016 Pazar

crochet rug

An gelir, vicdanınla başbaşa kalırsın...
kalbinin sesini dinleyip elini uzattığın andır "iyilik"... 

Vakti, saati yoktur... ortamı oluşur 
ve sen o an devreye girersen adı "iyilik" olur.

O sebeple isim vermeye, tür belirlemeye, rol biçmeye, yön vermeye vesaire sıcak bakmıyorum. Ve bunu kitlesel bir harekete dönüştürme çabasını, "iyilik" kavramının değer ve önemi adına sakıncalı buluyorum. En önemlisi de "iyilik yapmayı unutmuş da hatırlatmak gerek" ya da "insan olmayı unuttum da bana hatırlatılması gerek" güdümlü öğretiyi insan evlatları adına ayıp buluyorum. 

İnsan ya iyidir... iyilik yapması gereken anlar karşısına çıktığında "iyi insan" erdemiyle karşılar onları... Ya da kötüdür... es geçer.

Ancak...
İş, öğretme ve öğrenme boyutuna indirgenmiş ve bu belli bir karşılık bulmuşsa... "iyilik" adına çooook üzücü!...

İyilik en çok da; anlatılmaz... yaşanır. Çünkü yaşamın bir parçasıdır... olağandır... sıradandır... Anlatılası nesi vardır, herkesin zaten yapması gerekendir... 

(Son günlerde aklımda hep şu soru:)
Belki de iyilik, benim zannımın herkesin zannı olduğu gerçeği değil! De ondan öğretilen, öğrenilen!

Bana da her defasında bir kez daha öğreten... ve bir daha bir daha hatırlatan bu yüzden!

İnsan aslında İYİ değil...! (İstisnalar hariç!)

Ve kötülük ne şanslı... çooooooook alıcısı var!


En iyisi çiçeklere.... ota.... ağaca... yaprağa.... böceğe... çere... çöpe.... yeşile... maviye... pembeye... sarıya... renk renk güzelliklere dönmeli yüzünü....


Ve kendine sağlam bir koza örmeli...

Ve tabii... her fırsatta rengarenk iplerle ne olursa örmeli. :)  
Bunca kötülükle, bunca kötüyle temasta örgü  en iyi terapi.

Ki çoğunlukla... anlık kararlarla başlıyorum her projeye... içimden ne gelirse... canım ne yapmak isterse... Öyle belli bir proje arayışım da yok... Ya hoşuma giden modellerden ilham alıp kendi çabamla yola çıkıyorum... ya da hiç rastlamadığım bir şeyi kendi kafamda tasarlamaya çalışıyorum.

"Üst katın antresine paspas örsem fena olmaz" düşüncesiyle başladı bu proje de... Pembenin bu üç tonunun her birinden yalnızca bir adet bulabildim yüncümde... Önce ilk fotoğrafta görüldüğü gibi epeyce bir sık trabzanlı ördüm... Hayalimdeki boyutun yarısına dahi gelmeden ipler epeyce bir erimişti ki, sık trabzanlı bölümünü sökmek zorunda kaldım...


Trabzanlar arasında boşluklar bırakarak daha büyük bir paspas olmasını sağladım.

Hayalimdeki kadar büyük değildi ama bana paspas örme tecrübesini yaşattığı ve bu haliyle de ruhumu okşadığı için tarafımdan çok sevildi.

Paspasım bazen hobi odamda bazen amaçlanan yerinde işlevini gayet güzel yerine getirmekte...

Yine de hoş renklerde böyle kalın ipler bulunca çok daha büyüğünü örmek hayallerimin içinde. :)

Ve... "İyilikten iyilik doğar" diyordu bir filmde... ne de hoştu!



5 yorum:

  1. The rug is gorgeous! I'm in love with your hobby room.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. welcome and thank you dear Pradeepa!

      greetings
      rusyena

      Sil
  2. Rengarenk cıvıl cıvıl bir blog,gezerken içim açıldı.Paylaşımlarınız için çok teşekkürler.Ellerinize emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Thank you for sharing at my link up last week.
    Congratulations With the 3. Place. A New party is open in the morning, welcome.

    YanıtlaSil